2 Ocak 2008 Çarşamba

Eski yılları ne yapalım..

2007’nin sonuna yaklaşırken daha neredeyse bir ay öncesinden itibaren Moskova’nın her yerinde süslü ağaçlar, cadde ışıklandırmaları, çiçekler ve yılbaşı süsleriyle bezenmiş vitrinler gözümüze çarpıyordu. Hediye telaşı, tatil organizasyonları, rezervasyonlar derken aslında bütün bunların sebebini durup düşünmedik hiçbirimiz bence. Tabii ki sebep yeni yılı en eğlenceli şekilde karşılamak. Ancak aslında farkında olmadan yaptığımız şey; hızla geçen hayata, bizden uzaklaşan gençliğimize ve güzel anılarımıza coşkuyla el sallamaktan ibaret ne yazık ki.

Yirmili yaşlarımın sonlarına doğru aklıma düşen bu fikir artık yaşgünleri, yıldönümleri ve yılbaşı gibi özel günlere bakış açımı değiştirdi ister istemez. Geçen her gün, girilen her yeni yaş ve kutlanan her yeni yılbaşı aslında bizi geri dönülmez sonumuza güle oynaya uğurlayan kaldırım taşları değil mi?
Yeni yılı kutlarken yaptığımız hazırlıklar, sevdiklerimize aldığımız hediyeler, özenle hazırladığımız sofralar, eğlenceli bir gece geçirmemiz ve yeni umutlar taşıyan, geçen senelerden daha iyi olacağı beklentisinde olduğumuz kocaman bir yılı coşkuyla ve gülerek karşılamamız için aslında. Yeni yıla nasıl girersek tüm yılımızın öyle geçeceğine olan inancımızın etkisiyle ve her gelen yeniliğin mutluluk getirmesi temennileriyle bekliyoruz 2008’i de.
Peki ya eski yıl? Coşkuyla yenisini beklerken arkamızda bıraktığımız, bir an önce kurtulmaya can attığımız eski yıllarımız? Oysa nasıl da mutlu geçmiştir kimbilir; kimimiz işinde yükselmiş, kimimiz anne olmuş, aşık olmuş, evlenmiş, kimimiz hayatının en büyük hayalini gerçekleştirmiştir 2007’de.
İnsanoğlunun en büyük zaaflarından biri vefasızlık bence. Tabii ki geçen yıllar geri gelmiyor, geçmişte yaşamak imkansız ve yeni gelen yıla sevinmemek elde değil; ancak eskiyen herşeyin aslında bizden parçalar taşıdığını ve geride kalarak aslında bizi de eksilttiğini unutmamak gerek. Yani gelen yeni yılı karşılarken sevinçle, gidenlerin de layık olduğu hüznü eksik etmemek gerek bence..
Yılın son günlerinde beni çok üzen bir haberin etkisiyle iç karartıcı da olsa, bu yazıyı okuyanlara eskilerini aratmayacak, yeni ve mutlu yıllar dilerim..


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...
ATAOL BEHRAMOĞLU