1 Nisan 2008 Salı

Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur

İnsanlar kötü olaylar karşısında sükunetlerini korumak ve yola devam etmek için güç bulabilmek adına ‘sağlık olsun’ derken, aslında tam olarak neyi kastettiklerini düşünmüyorlar bence. Gerçekten o an kaybettiklerine üzülmediklerinden değil elbette; ancak sağlıklı olunduğu takdirde sahip olduklarının tadını çıkartılabildiklerine olan inançları da yeterli cevap mı acaba.. Kısacası gerçekten hayatımızın en anlamlı cümlesi bu bana göre.

Elimizdekinin kıymetini kaybedince anlamamız, insanoğlunun doğası gereğidir. Sıhhatimiz yerindeyken kafamıza taktığımız en ufak meseleler, biraz ciddi bir sağlık problemiyle karşılaşınca nasıl da küçülüverirler gözümüzde. Hele bir de kendi ülkemizden alıştığımız yöntem ve muamelelerden çok çok uzakta bir yerde hasta olursak..

Moskova’ya oldukça gençken geldiğimden (dünya zamanıyla 6,5 yıl geçmiş olabilir ama daha fazla gibi gelmekte bana..) aklıma bile gelmeyen bir sorundu sağlık. Hava değişimi ve kat kat giyinip, ağzımı yüzümü sararak dolaşmamdan dolayı üçüncü haftada hasta oluvermiştim. Ancak o zaman ayrımına vardığımız gerçek maalesef çok ürkütücüydü; dil bilmez, yol bilmez insanlar hasta olunca ne yaparlardı acaba? Önce yanımızda getirdiğimiz ağrı kesici ve ateş düşürücülerle denedim kendimi iyileştirmeyi. Yetmedi ortalama bir antibiyotik kullandım. Hala ayağa kalkamayınca, bir yerlerden bir Türk doktor bulup ulaştığımızda anladık ki böbreklerimi üşütmüşüm ve ancak uygun tedaviyle toparlanabildim. Ve kabusum oldu hastalık. Hatta uzun süre çocuk sahibi olmak istemememizin temelinde de bu sebepler yatmaktaydı kısmen. Ancak kalış süremizin uzaması ve oğlumuzun hayatımıza katılmasıyla korktuğumuz da başımıza geldi..

Oğlumuz ilk ateşlendiğinde İstanbul’daydık ve acemi her anne-baba gibi acile koştuk. Verilmesi gereken ilaçları ve ateş düşürme yöntemlerini öğrenerek eve döndüğümüzde uzun ve uykusuz geceler başladı. Zamanla bu durumlara alışır ve kontrol altına alabilir hale geldik. Ancak yine de uzayan rahatsızlıklar zaman zaman tedirgin etti ve bir gün Moskova’da sabaha karşı ‘03’ü aradık (bilmeyenler için 03, eve doktor getiren ücretsiz ambulans servisi). Oldukça ilgili ve güleryüzlü doktorlar gelip oğlumuzun ateşini düşürdüler, ancak 3 günü geçen ateşin sebebini öğrenmek için analiz yapılması ve mutlaka bir hastanede muayene edilmesi gerektiğini söylediler. Mantıklı geldi ve bahsettikleri çocuk hastanesine gitmeyi kabul ettik; oğlumla ben ambulansta, eşim arkada kendi arabasıyla bizi takip ederek. Hastaneye ambulansla ilk defa gittiğim için (inşallah da son olur), acilen doktorların bize bakacağının, oğlumuzun rahatsızlığını öğrenip bize yapılması gerekenleri bir an önce anlatacaklarının beklentisi içindeydim. İlk karşılaştığım sorular şunlar oldu:

• Sigara kullanıyor musunuz?
• Yanınızda çay fincanı getirdiniz mi?

Takdir edersiniz ki, önce şaşkınlıkla soruları cevapladım. Bu arada bulunduğumuz kata girmesine izin verilmeyen eşimle telefonda irtibat halindeydik. Kısa süre sonra bizi hastaneye yatırmak için getirdiklerini, eşimin orda kalamayacağını, gerekli analizlerin ancak ertesi gün alınabileceğini ve doktorun henüz hastaneye gelmediğini öğrendiğimde şaşkınlığım yerini kızgınlığa bıraktı. Bir dolu tartışma ve imzalanan kağıtlar sonucu oradan ayrıldık; kucağımda yorgunluktan uyuyakalmış oğlumuzla bir Fransız hastanesine gidip gerekli örnekleri verdik ve evimize döndük. Korkulacak bir sorun olmadığını telefonla 2 saat içinde bize bildirdiler ve böylece atlattığımız bu varta, zaman zaman aramızda espriyle karışık enteresan bir anı halinde konuşulur oldu.

Farklı kültür ve alışkanlıların getirdiği bir takım zorluklar elbette ki yaşanmak durumunda; ancak insanın kendi alıştığı yaklaşıma maruz kalınca huzur ve güven duyması da kaçınılmaz. Grip ya da soğuk algınlığı sebebiyle hastanede yatmak bize ne kadar garip geliyorsa, minik rahatsızlıklar için doktora başvurmamak da eminim Ruslar’a garip geliyordur.

Ancak maaile sağlıklı ve huzurlu olduğumuzda kafamızın da rahat olması gayet doğal bir sonuç olsa gerek...

Herkese sıhhatli günler dilerim..


“Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhât gibi”
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Hiç yorum yok: