25 Eylül 2008 Perşembe

OLMAZ OLMAZ DEME HİÇ..

‘Büyük lokma ye, büyük söz söyleme’ demiş atalarımız; zaten genelde her duruma uyan bir atasözü bulmada oldukça iyiyizdir. Ama bu, gerçekten de çoğu kez yürekten tekrarladıklarımdandır.

İnsanlar, doğaları gereği, gelecekle fazla ilgilidir. Belki bilinmemezliği, belki gelecek günlerin kötü olabileceği korkusu, belki de sırf meraktan... Hatta geleceği yakalamaya çalışırken günü kaçırdığımız da olmuyor mu çoğu kez? Bu yüzden de planlar yaparız hep, daha doğrusu atıp tutarız..

Herkes gibi ben de çok büyük konuştum zamanında. Bunların en ciddisi evlilik hakkındaydı. Evlenmek delilerin işiydi, ben hangi akla hizmet evlenecektim, ancak belki kırmızı kar yağdığında... 26 yaşında evli buldum kendimi!

İstanbul da büyük laflarımdan nasibini aldı hayatımda; bundan başka şehirde asla yaşamazdım ben, ne iş ne de başka sebepten dolayı, dünyanın en güzel şehrinde yaşamanın ayrıcalığı var işte daha ne olsun... 6,5 yıldır rüyalarımda İstanbul!

Yaramaz çocukları olan anne-babalar da hedefimdeydi. Çocuklarını şımartıyor ve rahat davranmalarına göz yumuyordu bir çoğu, çocuk yetiştirmekten anlamayan ne çok insan vardı, oysa ne kadar zor olabilirdi ki... 1,5 yaşındaki oğlum tam bir haydut!

Moskova’ya sadece 3 sene için gelmiştik, 5-6 yıldır burda yaşayanları anlamam mümkün değildi. İnsan neden burda yaşasındı ki... Şimdi bizi buraya bağlayan zorunluluklardan sıyrılmışken, olduğumuz yerdeyiz ve hatta gittikçe daha fazla yerleşmekteyiz!

Hayat sürprizlerle dolu gerçekten de. Kimin başına, ne zaman, neyin geleceğini bilmek ve bunun üzerine planlar kurmak ne yazık ki mümkün değil. Kadere teslimiyet de garip bir huzur veriyor insana; yoluna çıkanlara şaşırmamak ve herşeyin bir sebebinin olduğuna ikna olmak derin bir tevekküle götürüyor. Bu yüzden artık hiçbir şeye “olmaz” demiyorum; olabiliyor çünkü...

Hiç yorum yok: