13 Aralık 2007 Perşembe

MTKO (Moskova Türk Kadınları Organizasyonu)

Geçenlerde olağan aylık toplantılarımızdan birinde yeni gelen birçok arkadaş tanıdık. Kimi birkaç hafta, kimi ise birkaç ay önce gelmiş Moskova’ya; hepsi de eş durumundan elbette. Kendilerini tanıttılar, kısa da olsa hikayelerini paylaştılar. Buraya kadar gelmiş olmaları, bu topluluğu bulmaları ve hatta bir süredir bazılarının birbirleriyle yakınlaştığını görmek garip hisler uyandırdı bende...

Yıllar önce benim ancak geldikten 8 ay sonra katılmam mümkün olabilmişti organizasyona. Gelir gelmez önce dil öğrenmek, ardından iş bulmak ve de yüksek lisans tezimi bitirebilmek için kütüphaneleri aşındırmakla meşgul olduğumdan; organizasyon ile ilişkili kimseyi tanıyamamış ve dolayısıyla da benim gibi kadınların burada neler yapıp da delirmediklerini anlayabilmem mümkün olamamıştı.

Benim için açık bir pencereden gelen temiz bir hava gibiydi organizasyona katılmam. Belirli aralıklarla bir araya gelen, birbirinden sosyal, kültürel, eğitim ve yaşanmışlıklar açılarından çok farklı olup da ortak paydaları eşlerinin peşlerinden buraya gelmek olan birçok kadın vardı bu şehirde. Hepsi de aktif, Türkiye’deki hayatlarında (biz buna ‘önceki hayatlar’ diyoruz) çalışan, üreten birçok kadın burada da boş duramamış, durmak istememiş ve 1995 yılında MTKO’yu kurmuşlar. İçlerinde çeşitli yetenekleri olan ve bunları diğerleri ile paylaşan; kendi çektikleri sıkıntıları yeni gelenlerin çekmemeleri için bu arkadaşları ‘sokak sokak’ gezdirmekten kaçınmayan; Türk kültür ve dilinden uzakta büyütmek zorunda kaldıkları çocuklarını burada biraraya getirip, kısıtlı da olsa onlara özlerini öğretebilmek ve hayat sanki normal akışında ilerliyormuşçasına eşlerine destek olabilmek adına nelerden vazgeçmek zorunda kalan, harika örnekler kazandırdı bana MTKO.

Ancak son yıllarda bu organizasyonun devamlılığı ile ilgili bazı sorunlar yaşanmakta. Öncelikle belirtmeliyim ki yönetimde olmak ve bir yıl boyunca (Ekim – Mayıs ayları arasında, toplam 8 aydan oluşan faaliyet yılı) aylık genel kurul toplantıları; yılın başında eşlerin de katıldığı tanışma yemeği, yılbaşı ve Türk balosu adları altında iki tane müzikli ve sanatçılı gece; özel günler için toplantılar (8 Mart Kadınlar günü, bayram kahvaltıları), yeni gelenler için kahvaltı ve kapanış yemeği düzenlemek; yeterli katılımcı bulmak ve sponsorlar yardımıyla mali konuları organize etmek oldukça zor işler. Herşeyin ötesinde bu işlere gönüllü olmak, bazen aile hayatınızdan fedakarlık etmek ve bozulan sinirlere, ilişkilere sahip olmak herkesin altından kalkabileceği yükler değil. Bütün bunların ötesinde yaşatılmak istenen müthiş anlamlı ‘Çocuk Kulübü’ ise apayrı bir gerçek.

İlk senelerde çekişmeli başkanlık yarışmaları, kalabalık ve görev dağılımının bilincinde yönetim kurulları ve düzenli çıkan gazeteyi görmeye alışan bizler için son 3 yıldır yaşanan organizasyonu sahiplenmeme, taşın altına elini koymama ve sorumluluktan kaçıp sadece eleştirme misyonları güden anlayış ne yazık ki hüzün verici. Çünkü organizasyonun devamlılığı saglanamamakta, yeni gelenlerin birbirlerini ve eski olanları bulması; insanların burada sosyal bir hayat yaşayarak kendi memleketlerinin eksikliğini bir nebze de olsa azaltmasi gibi ihtiyaclari yerine getirilememekte ve birçok mutsuz insan, aile ve topluluk yaratmaktadır.

Son yıllarda organizasyon için çalışıp didinen arkadaşlarımızın üç aşağı beş yukarı aynı insanlar olmaları hem onları yormakta ve bunaltmakta hem de yeni fikirler, mekanlar, imkanlar yaratılmasını sekteye uğratmaktadır ne yazık ki. Bu arkadaşlarımızın tek dileği organizasyonumuzun faaliyetlerine devam etmesi; burada yaşadıkları sürece de bu konuda ellerinden geleni yapacaklarından eminim. Ancak, elbirliği ile omuzlanan yüklerin ne kadar hafiflediğini de hatırlatma gereği duymaktayım.
Moskova’lı Türk kadınları (tabii ki Türk eşleri olan, Türk kültürünü sahiplenen ve artık bizden biri olmuş Rus kadınları da dahil edilmektedir bu tanıma) artık kendi paylarına düşeni yapmak için harekete geçmeli ve bu işlerin bir ucundan – ellerinden geldiği kadarıyla – tutmalıdırlar. Hepimizin bu organizasyona ve tüm yükü üstlenenlere bunu borçlu olduğumuza inanıyorum.

Hiç yorum yok: